Forum Makina
Forum Makina
HABER MERKEZİ

Seçimlerinizi yaparak tüm haberlerimize ulaşabilirsiniz.

HABER ABONELİĞİ

Sektördeki gelişmeler, yeni ürünler ve aktivitelerle ilgili olarak bizden düzenli bilgilendirme mailleri almak için
abone olunuz.

HABERLERİMİZ
2024
İş Makinası - 2023’TE REKOR KIRILAN İŞ MAKİNELERİ SEKTÖRÜNDE YUMUŞAK İNİŞ BEKLENİYOR
2023’TE REKOR KIRILAN İŞ MAKİNELERİ SEKTÖRÜNDE YUMUŞAK İNİŞ BEKLENİYOR

İMDER Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Akgün:

“2023 rekor yıl oldu, 2024’te yumuşak iniş bekliyoruz”

Dünya pazarlarında yüksek satış grafiğinin Çin’den batıya kaydığı 2023 yılı, Türkiye için en yüksek satış adediyle tamamlandı. Sektörün en yetkin kurumu İMDER ise önümüzdeki iş makinesi satış adetlerinde ortalama yüzde 25’lik bir daralma öngörüyor.

Ülkemizin en dinamik sektörlerinden olan iş makineleri pazarı hareketli bir yılı geride bıraktı. Satış grafiğinin yükseldiği, makine alımlarının yurdun dört bir yanında hareket kazandığı pazar, önemli olay ve gelişmelere de şahitlik etti. Sektörün en yetkili kuruluşu olan Türkiye İş Makinaları Distribütörleri ve İmalatçıları Birliği (İMDER) ise bir yandan sosyal çalışmalarıyla ön planda olurken, kamu nezdinde de sektörün dönüşümü kapsamındaki temaslarını yıl boyunca sürdürdü.

Biz de Forum Makina olarak İMDER Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Akgün ile gelenekselleşen yıl değerlendirme söyleşimizi gerçekleştirdik ve ayrıca 2024 öngörülerini dinleme fırsatı yakaladık:

“Küresel pazar 1 milyon 300 bin adetlere ulaştı”

2023 yılını küresel iş makineleri pazarında nasıl değerlendiriyorsunuz?

İş makineleri pazarının son 20 yıllık geçmişini göz önüne aldığımızda; küresel anlamda yıllık 600 bin ile 1 milyon adet arasında satışlara imza atan bir sektöre sahibiz. Ancak pandeminin ardından hızlı bir biçimde pazar 1 milyon 300 bin adetlere ulaştı. Arz talep dengesindeki bu bozulma, birtakım dengesizliklere yol açtı ve özellikle tedarik zincirindeki bozulmalar sektörü etkiledi.

Son yıllardaki ortalama 1 milyon 300 bin adetlik satış içerisinde; 400 bini Çin, 300 bini Kuzey Amerika, 200 bini Avrupa ve geri kalanları dünyanın diğer bölgeleri oluşturuyordu. Ancak 2023 yılında Çin’deki finansal problemler ve gayrimenkul-inşaat sektörlerindeki sorunlar gibi sebeplerden ötürü Çin pazarı 200 bine kadar geriledi. Öte yandan Kuzey Amerika ise 400 bin adede yükseldi. Avrupa’da ise pazar kompakt makineler ağırlıklı olmak üzere 200 bin adette seyretmeye devam etti.

“2023 sonu itibarıyla pazar 15 bini geçecek”

Peki Türkiye iş makinelerinde durum nedir?

Ülkemizde biriken taleplerle birlikte dramatik bir artış söz konusu oldu. Türkiye’de gelenekselleşmiş biçimde en iyi senemizde, toprak hareketi makineleri olarak kabul ettiğimiz iş makinelerinde 12 bini görüyoruz. En kötü yıllarda ise 3 bine düşeriz. Ancak 2023 sonu itibarıyla pazar 15 bini geçecek gibi görünüyor.

Bu yükselişin dinamikleri neler oldu?

Öncelikle böyle enflasyonist bir ortamda ev ve otomobil gibi yatırım araçlarına olan eğilim, benzer bir psikoloji ile iş makineleri için de söz konusu oldu. Yatırımlar için nakde sahip olanlar yanında, finansal desteğe erişebilmek de ayrıca mümkün oldu. Leasing ile alımların yüzde 70’lerden yüzde 45’lere indiği bu dönemde, iş makinesi müşterileri ellerindeki nakdi de kullanarak alıma devam ettiler. Ayrıca yaşanan depremin ardından, bölgede spesifik iş makinelerine olan ihtiyaç arttı. Bu gelişmeler de pazarın 15 bin seviyelerine erişebilmesine olanak tanıdı.

“Regülasyonlara uyum sağlandığı müddetçe, rekabette ciddi bir sorunla karşılaşılmayacaktır”

Çin’den ülkemize gelen makinelerin etkileri neler oldu?

Çin, son derece yüksek kapasiteyle iş makinesi üretiyor. Bu kapasitenin arkasında büyük bir personel ve planlanan belli başlı yatırımlar bulunmakta. Dolayısıyla üretim yapılırken o finansal döngüyü tutturmak ve hedeflenen ihracatı gerçekleştirmek durumundalar. Ancak son dönemde ticaret savaşlarının etkisiyle; Avrupa ve Kuzey Amerika’nın Stage V motor emisyon seviyesi ile birlikte standartları yükseltmesi, Çin’deki akışı minimize etme durumunu da beraberinde getirdi.

Dolayısıyla Çin; ürünlerini Rusya, Kuzey Afrika ve Türkiye gibi ülkelere daha da yoğunlaştırmak istiyor. Ülkemizdeki bu enflasyonist ortamda hem yatırım malına ihtiyaç var hem de Çin’den gelen uygun fiyatlı makinelere talep var. Emisyon seviyesini yakalayabilen makineler ise pazarımızda yer buluyor. Dolayısıyla yaşadığımız bu dönem, Çin menşeili ürünlerle ülkemizdeki ihtiyacı karşılıklı olarak tetikledi ve sinerji oluşturdu diyebiliriz.

Düşük fiyatlı Çin ürünlerinin gelişi piyasadaki rekabeti nasıl etkiliyor?

Türkiye’de iş makinesi sektöründe 20’yi aşkın belli başlı oyuncu bulunuyor. Ayrıca yerli üreticilerimizin de giderek artan gücü ortada. Böyle bir ortamda anti damping olmayacağını düşünüyorum. Ayrıca ülkemize gelen makinelerin tüm regülasyonlara olan uyumu iyi bir şekilde takip edilmeli. Gelen makinelerin başta Stage V egzoz emisyon standartları olmak üzere gürültü seviyesi ve elektromanyetik gibi kriterlere uyum sağlaması gerekiyor. Biz Stage V’i kabul etmekle birlikte dünyanın en çevreci makinelerine geçmiş olduk. Bu regülasyonlara uyum sağlandığı müddetçe, bu kapsamda ciddi bir sorunla karşılaşılmayacaktır.

“İkinci el makine girişi ülkemiz ekonomisi ve milli sermayemiz için son derece olumsuz sonuçlar doğurabilir”

Deprem sonrasında artan makine ihtiyacı çerçevesinde, ikinci el makinelerin ülkemize girmesi yönündeki çalışmalar hakkında görüşünüz nedir?

İMDER olarak böyle bir durumun tam karşısında yer alıyoruz. İş makineleri camiası, depremdeki aşırı ihtiyaçları karşılayacak kadar makine tedarik edebilecek kapasitededir. Rakamlarla açıklayacak olursak, son 10 yıldır ortalama pazarımıza 10 bin yeni makine girişi söz konusu. Bu da 10 yaş ve altı en az 100 bin makinenin var olduğu anlamına geliyor. Sektörümüz, ithalat-ihracat dengesini sağlayan az sayıdaki sektörler arasında geliyor. Dolayısıyla bizler dernek olarak kendi ağımız içerisinde ikinci el veya sıfır makine tedarikini taahhüt ediyoruz.

Konuyla ilgili kamu nezdinde gerekli temaslarımızı yapıyoruz. Bununla birlikte pazarımıza dışarıdan ikinci el makine girişine dair resmi bir kaynak bulunmuyor. Bu uygulamanın önünün açılması; kendini geliştirmeye devam eden büyük üreticilerimize, onların yatırımlarına, köklü iş makinesi temsilci şirketlerin her yıl düzenli yaptığı yatırımlara olumsuz etki eder. Kısacası ülkemiz ekonomisi ve milli sermayemiz için son derece olumsuz sonuçlar doğurabilir. Ayrıca yurtdışından gelen ikinci el makinelerin başta motor, hidrolik sistemler ve yürüyüş takımları olmak üzere ekspertizi doğru yapılamayabilir. Bu da ülkemizin makine çöplüğüne dönmesine sebep olabilir.

Sektörümüzün mevcut hali standartları titizlikle uyguluyor diyebiliyor muyuz?

Yönetmelikler ve kanunlar bize ne diyorsa, sektörümüzün ana oyuncuları büyük bedeller ödeyip makineleri ülkemize getirerek gereken değişiklikleri hayata geçirdiler. Özellikle Stage V motorlu makinelerin emisyon verilerine bakılırsa, ülkemizde elektrikli makinelerden önceki son nokta olan çevreci makineleri pazara sunuyoruz.

“Mini makinelerde 5 bine yakın adede ulaşabiliriz”

2023 yılını ürün grupları alanında nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mini makinelerden başlayacak olursak ülkemizin kaynakları ve ihtiyacıyla mini iş makinelerin sayısının uyuşmadığını önceki demeçlerimizde belirtmiştik. Bu esnada yıllık 600 adede yakın mini ekskavatör satışı gerçekleşmekteydi. Özellikle kazıcı-yükleyicinin ülkemiz pazarında bir ağırlığı söz konusu.

Bugünkü konjonktüre baktığımızda ise mini ekskavatörler 2 bin adede, nokta dönüşlü yükleyici ve teleskopik handler gibi makineler de bin adetlik satışa erişecek gibi görünüyor. Dolayısıyla bizim normal şartlarda; “5 bine yakın adede ulaşabiliriz” şeklindeki tahminimize, mini makinelerde yıl sonu itibarıyla yaklaşmış olacağız. Önümüzdeki zaman diliminde bu trend artmaya devam edecektir.

“Dış ticaret açığının minimize edilmesi için maalesef fosil kaynaklı yakıtların önemi devam ediyor”

Sektörel bazda baktığımız zaman yıl boyunca dinamizmi en yüksek olan alan hangisi oldu?

Ülkemizde dış ticaret açığının önemli bir bölümü enerji açığından kaynaklanıyor. Devletimiz de kömür santrallerinin elektrik üretimine önem vermeye devam etmekte. Öte yandan rüzgâr ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının, yıllık 30 bin megavatlık enerjiyi üretebilmesi kolay değil. Kurulu gücümüzün yüzde 45’e yakınını yenilenebilir enerji kaynakları oluşturmasına rağmen kapasite kullanımı her zaman belli bir seviyede olamıyor. Dolayısıyla dış ticaret açığının minimize edilmesi için maalesef fosil kaynaklı yakıtların önemi devam ediyor.

Özellikle Kemerköy, Elbistan, Yeniköy, Soma ve Tunçbilek gibi bölgelerde özelleştirilen kömür sahalarında üretim artışları yaşandı. Dolayısıyla maden sektöründe 90 ton sınıfındaki ekskavatör ve uygun kamyon ihtiyacı, sektörümüzün hareketlenmesine önemli bir etken oldu. Ayrıca altın, krom, bakır ve gümüş gibi hareketli madencilik faaliyeti olan alanlarda da makine tedariki sağlandı.

Kamu projeleri ve diğer sektörlerde 2023 nasıl geçti?

Yol ve hızlı tren projeleri için makine tedarikleri gerçekleşti. Ayrıca DSİ projeleri ve proje bazlı diğer talepler de iş makinesi satışlarına katkılar sağladı.

Yılı finansal açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?

Leasing desteklerini önemli buluyoruz ve finansal kaynak sağlayan şirketlerin sektörümüze olumlu bir bakışı var. Örneğin 1 milyon Euro tutarında yatırım yapacak bir girişimcinin, kendi öz sermayesiyle ne kadar devam edeceği belirsizlik taşıyor. Birkaç yıl öncesine kadar leasinglere Euro borçlanması söz konusuydu. Döviz kuruyla ilgili spekülatif ortamın artmasının ardından TL borçlanmak isteyenler oldu. Günümüzde merkez bankası ve yeni ekonomi politikasının aldığı kararlarla birlikte, dövizde yüksek bir artış beklentisi bulunmuyor. Dolayısıyla alıcılar, TL olduğu gibi dövizle de borçlanmayı seçebilir.

“Ortalama yüzde 25 civarında bir daralmayı normal görüyoruz”

2024 yılında nasıl bir pazar öngörüyorsunuz?

Ülkemize çok büyük bir makine girdisi oldu ve doygunluk söz konusu. Bu yüzden ortalama yüzde 25 civarında bir daralmayı normal görüyoruz. Diğer taraftan belediye seçim arifesinde oluşumuz da durağanlığa sebep olabilir. Ekonomik koşullar da bu alımı destekleyici nitelikte görünmüyor. Ancak yine de önümüzdeki yıl olabilecek bu daralmanın hızlı bir biçimde değil, yumuşak bir geçişle gerçekleşeceğini öngörüyoruz. Sektörümüz bir lüks tüketim değil de ihtiyaç ve iş ürünlerinden oluştuğu için, bu alandaki kısılmanın minimum düzeyde olması gerektiğini düşünüyoruz.

“Ülkemizde de 10 yıl içerisinde yüzde elli oranıyla elektrikli iş makinelerini görebileceğimizi öngörüyorum”

Elektrifikasyon konusunda iş makineleri sektörünün bugününü ve geleceğini nasıl yorumlarsınız?

Öncelikle tüm dünyada lityum iyon akülerin üretim kapasitesi artmış durumda. Mini iş makinelerinden maksimum 30 tonluk makinelere kadar etkili batarya sistemleri olabilir diye düşünürken, günümüzde dev maden kamyonları ve büyük iş makinelerinde tamamen bataryalı sistemlerin yapılabileceğini görmeye başladık.

Ülkemizde de 10 yıl içerisinde pazarda yüzde elli oranıyla elektrikli iş makinelerini görebileceğimizi öngörüyorum. Burada pil teknolojisi ve kapasiteleri elbette en belirleyici etken olacaktır. Tüm dünyada, en minimal hacimlerde nasıl daha fazla kapasiteli pil üretebilir konusunda hummalı çalışmalar yapılıyor. Örneğin solid state batarya çözümü ile otomobiller 500 km yerine 1.200 km yol kat edebilecek. Aynı zamanda 1,5 saatlik şarj süresini 15 dakikaya indirecek olan bu gelişim örneği, birçok sektörde de büyük heyecan uyandırdı.

“Doğunun lityum iyon teknolojilerine karşı, batıda hidrojen üzerine çalışmalar sürüyor”

Batarya teknolojilerinde doğudaki çalışmalar karşısında batı dünyası neler yapıyor?

Elektrikli ürünler konusu, baktığımızda bir doğu-batı ticaret savaşını gündemimize alıyor. Doğunun lityum iyon teknolojilerine karşı, batıda hidrojen üzerine çalışmalar sürmekte. Özellikle çok hacim kaplayan ağır lityum-ion bataryaların yerini az yer kaplayan ve yükesek enerji depolama kapasitesiyle uzun menziller sağlayan hidrojen tankları alıyor. Önde gelen kamyon üreticileri başarılı denemelere imza atıyor. Hidrojen üretiminde ise çevresel hassasiyetleri kapsayan mavi, siyah ve yeşil hidrojen ayrımlarını görüyoruz. Örneğin hidrojen üretiminde kömür santrali kaynaklı elektrolizden oluşan hidrojen yerine, yenilenebilir enerji kaynaklı yeşil hidrojenle üretim yapılması önem arz edecek.

Lityum iyon ve hidrojen teknolojilerinin kazanım ve avantajları neler olacak?

Özellikle taşımacılık ve madencilik alanlarında, 10 yıl içerisinde elektrik şebekesine veya sanayi tipi elektriğe bağlanmaya gerek duymadan, şirketler kendi enerjileriyle çalışmalarını sürdürebilecekler. Bu alanda çalışan şirketler, depolama teknolojilerinin daha da gelişmesiyle kendi tesislerinde bu yapılanmayı kurabileceklerdir. Halihazırda da bu teknolojiyi kullanmaya başlayan büyük yapılar dünya üzerinde görülmeye başlandı. Gelişen bu teknolojiler çevresel sürdürülebilirliğe büyük katkılar sağlıyor. Özellikle yakıt hücresi teknolojisi sayesinde hidrojen, direkt elektrik üreterek sıfır emisyonu en ideal biçimde sunabiliyor.

Fosil yakıt kaynaklı teknolojileri kullananlar geride kalmaya mahkûm diyebilir miyiz?

Artık hidrojen teknolojisinin bir hayal olmadığını ve kamyonlarda yoğun bir biçimde test edildiğini söylemeliyiz. İnsanlığın sandığından daha hızlı bir zaman diliminde hidrojene dönüş olacaktır. Örneğin sizin rakibiniz lityum iyon veya hidrojenle çözüm üretirken, siz fosil yakıtlarla devam ederseniz ekonomik olarak çok geride kalacaksınız. Bu geçiş hem şirketler hem de ülkeler bazında çok önemli olacak.

Ülkemiz örneğinden de gidecek olursak; litresi 1,2 euro değerinde fosil yakıtlarla devam edildiği takdirde, dış ticaret açığımız ve enerji açığımız azalamaz. Özellikle Avrupa’nın karbon emisyon konusunda hummalı çalışmalar gerçekleştirdiğini göz önüne alırsak, ülkemizin bu teknolojilere hızlı bir biçimde uyum sağlamaya devam etmesi son derece önem taşıyor. Elektrikli otomobilin desteklendiği gibi, yerli hücresel pil üretiminin de devlet tarafından desteklenmesi, geleceğin eğilim ve yönelimlerinin belirlenmesine yardımcı olacaktır.

İMDER olarak 2023 yılında ne gibi faaliyetler gerçekleştirdiniz?

Büyük bir deprem felaketiyle karşı karşıya kalmamızın ardından acı günler yaşadık. Bizi sevindiren tek husus hızlı bir şekilde organize olup kaynaklarımızı aktarabilmemiz oldu. Dernek üyelerimizle birlikte sağladığımız ilişkiler, iyi bir grup olup hızlı karar almamızı beraberinde getirdi.

Diğer taraftan egzoz emisyonunda Stage V geçişinde başarılı bir dönem atlattık. Görüş ve önerilerimize önem veren Ticaret ve Sanayi Bakanlığı’mızın talimatlarını harfiyen uyguladık.

Dernek çalışmalarımız kapsamında kardeş derneğimiz olan İSDER ile birlikte ortaklaşa başarılı bir kongreye imza attık. İş, inşaat ve istif makinaları sektörünün küresel devlerini, 3.Uluslararası İş ve İstif Makinaları Kongresi & Kiralama Zirvesi’nde İstanbul’da buluşturduk. 3-4 Ekim 2023 tarihlerinde düzenlenen zirveye, 40’a yakın üst düzey sponsor firma katıldı. Zirvede yer alan fuar alanında tüm sponsorlarımız ile birlikte yeni nesil makina ve ekipmanlar da sergilendi, hep birlikte elektrikli gelecek vizyonu ortaya koyduk. Dijital ve yeşil dönüşüm parolasıyla düzenlenen zirveye 55 ülkeden 700’ün üzerinde üst düzey sektör temsilcisi katıldı.

Son olarak 2024 yılı plan, öngörü ve yorumlarınız nelerdir?

İMDER & İSDER olarak ana destekçisi olduğumuz 33 yıldır iş makineleri sektörünü bir araya getiren ve Avrasya’nın en büyük iş makineleri fuarı olan KOMATEK 2024’ü 29 Mayıs – 1 Haziran 2024 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde (İFM) hayata geçireceğiz.

Sık fuar yapılmasına karşı duran biri olarak, son yıllarda teknolojideki hızlı değişimle birlikte sektörümüzdeki bu dönüşümün sergilenmesini önemli buluyorum. Müşterilerle bir araya gelip ürünlerdeki yeniliklerin fark edilmesini sağlamak ve bunları müşterilerimize anlatmamız gerekiyor.

Elbette dünyadaki gelişmeleri de takip edeceğiz. Bu kapsamda 2024 yılında katılım sağlayacağımız World of Concrete (WOC), INTERMAT, CPI-EXPO ve Bauma China Fuarları da 2024 yılında iş makineleri yeniliklerinin sergileneceği önemli organizasyonlar olacak.

Forum Makina
Forum Makina
Forum Makina
Forum Makina